‘Ukrayna’yı Avrupa’nın kucağına bıraktılar, faturayı da Almanya’ya ödetecekler’

Prof. Dr. Emin Gürses’e göre ABD, Ukrayna meselesini Avrupa’nın kucağına bıraktı. Amerika’nın Ukrayna’dan almak istediğini elde ettiğini belirten Gürses, savaşın faturasının Almanya’ya ödetileceğini kaydetti.

‘Ukrayna’yı Avrupa’nın kucağına bıraktılar, faturayı da Almanya’ya ödetecekler’
Yayınlama: 04.07.2025

Amerikan NBC televizyonu, ABD Savunma Bakanlığı ve Kongre’deki kaynaklarına dayandırdığı haberinde, ABD’nin Ukrayna’ya sevkiyatını askıya alma kararı aldığı silahlar arasında Patriot, Hellfire ve Stinger füzelerinin olduğuna dikkat çekti.

Televizyonunun haberinde, “Bekletilen silahlar arasında onlarca Patriot hava savunma sistemi, binlerce 155 milimetrelik parça tesirli obüs mühimmatı, 100’den fazla Hellfire füzesi, 250’den fazla yüksek hassasiyetli GMLRS füze sistemi ve ayrıca onlarca ‘karadan havaya’ Stinger füzesi, ‘havadan havaya’ AIM füzesi ve bomba atarlar bulunuyor” ifadesi kullanıldı.

Beyaz Saray Sözcüsü Anna Kelly, sevkiyatı askıya alma kararını doğrulayarak, kararın “Amerika’nın çıkarlarını ön planda tutmak” amacıyla alındığını söyledi.

Daha önce Politico dergisi, bilgi sahibi üç kaynağa dayandırdığı haberinde, ABD stoklarının tükenmesi nedeniyle Ukrayna’ya mühimmat ve silah sevkiyatının askıya alındığını bildirmişti.

Ukrayna, Beyaz Saray’ın yüksek teknolojik silahların sevkiyatını aniden durdurmasının ardından ABD büyükelçiliğinden üst düzey bir diplomatı Dışişleri Bakanlığı’na çağırdı ve sevkiyatın tekrar başlaması konusunda uyarıda bulundu.

İsrail-İran savaşının sonuçlarını, ABD Başkanı Donald Trump’ın İran politikasını ve Amerika’nın Ukrayna’ya silah sevkiyatını askıya almasını, Prof. Dr. Emin Gürses ile konuştuk.

‘İsrail NATO üyesi değildir ama ABD açısından NATO üyelerinden daha önemlidir’

ABD için İsrail’in NATO’dan daha değerli olduğunu aktaran Prof. Dr. Emin Gürses, Amerikan dış politikasının enerji kaynaklarının akışını ve İsrail’in güvenliğini sağlamak üstüne kurulu olduğunu kaydetti:

“İbrahim Anlaşmaları zaten İsrail’in güvenliğini garanti altına almak için yapılmış anlaşmalar. Zaten İran ile çatışma döneminde Ürdün görevini yaptı. Ürdün’e hava savunma sistemleri yerleştirdiler İran füzelerinin ulaşmasını engellemek için. Türkiye de görevini yaptı. Türkiye bu işin içinde olmasa bile dolaylı olarak görevini yaptı. İsrail NATO üyesi değildir ama ABD açısından NATO üyelerinden daha önemlidir. Türkiye ne yaptı? Türkiye’de Malatya’daki radar üssü, Amerikalılara veri verdi. Amerikalılar da bunları İsrail için kullandı. Bölgedeki tüm düzenlemeler İsrail’in ve petrol akışının güvenliği için yapılıyor. Bunlar, ABD dış politikasının olmazsa olmaz temel ilkeleridir. Enerji kaynaklarının gelişmiş ülke pazarlarına akışının sağlanması ve İsrail’in güvenliğinin sağlanması için her adımı atıyorlar. Bazen sıkıntılar oluyor. Bazen de sıkıntı devam etsin diye kendileri uzatıyor. Ne kadar gerginlik olursa ‘İsrail zora düştü, yardım edelim’ diyerek Arap ülkelerini korkutuyorlar. Oradan 3-4 trilyon dolar para transfer ediyorlar. Ticari ilişkileri geliştiriyorlar. Dünyadaki başka ülkelere gözdağı da veriyorlar. Bu tür düzenlemeler yani Ortadoğu’daki düzenlemeler daha bitmedi. Epey bir yol alacaktır herhalde.”

‘Barrack böyle planların olduğunu, paylaşım görüşmelerinin devam ettiğini söylemiş oluyor’

Prof. Dr. Emin Gürses’e göre ABD’nin Ankara büyükelçisi ve Suriye özel temsilcisi Tom Barrack’ın Sykes-Picot açıklaması, emperyalizmin Ortadoğu’ya yönelik yeni planlarının yürürlüte olduğu mesajını taşıyor:

“Sykes-Picot düzeni gizli yapılmıştı. Bunlar şimdikini açıkça yapıyor. Tom Barrack, Sykes-Picot tutmadığı için onu yapmayacaklarını söylüyor. Aslında o mesajdan şunu çıkarmak lazım: Bir proje var. Sykes-Picot’u nasıl öğrendik? Bolşevik devrimi sayesinde. Bolşevik devrimi olmasaydı paylaşımı yapmışlardı. 1915’te başlamış, 1916’da anlaşmayı yapmışlar. Daha sonra İngiltere ve Fransa, Çarlık Rusyası’nı dahil etmiş. İngiltere, Fransa’ya kazık atınca Fransa cepheden çekildi ama. Bolşevik devrimi olunca Troçki tüm gizli belgeleri açıklıyor. O zaman paylaşım hesaplarının yapıldığını anlıyoruz. Tom Barrack ‘Sykes-Picot denemeyeceğiz, zaten başarısız olmuş’ diyor. Ama böyle planların olduğunu, paylaşım görüşmelerinin devam ettiğini söylemiş oluyor. Petrol paylaşımı için görüşmeler sürüyor.”

‘Devrim Muhafızları, İran ordusundan daha önemli bir örgütlenmedir’

ABD’nin İran’da doğal kaynaklara sahip olmayı arzuladığını belirten Prof. Dr. Gürses, Trump’ın İran’a yönelik saldırılarında bu faktörün önemli bir rol oynadığını vurguladı:

“Suriye’nin durumu farklıydı. Suriye’yi ayakta tutan İran ve Rusya’ydı. Onlar nasıl olduysa Hakan Fidan devreye girdi, bir şeyler konuşuldu. Ne alındı ne verildi bilmiyoruz; tarih onları sonradan söyleyecektir. Bunlar desteği çekince Suriye yalnız kaldı. Sonra Esad’ı yanındakiler de terk etti. Bunu bir Fransız gazetesi, daha önce Esad’ın yedi yıl anında kalmış danışmanıyla konuştu. ‘Esad’ın etrafını İngiliz istihbaratı sarmıştı’ diye açıklama yaptı adam. Burada Esad’ın yapacağı bir şey yoktu. Öyle büyük bir zedelenme yarattılar. On yıl içeriden oydular. Türkiye de bunda önemli bir rol oynadı. Hakan Fidan ve Ahmet Davutoğlu, Suriye’deki işlerin kotarılmasında Amerika ile bağlantılı iş gördüler. ‘İki füze atalım çatışmaları başlatalım’ konuşmaları vardı. İşler burada kotarılmış. Ama zaten Obama 2009’da, Beşar Esad Körfez’den gelecek boru hattının Suriye’den geçişini İran ve Rusya baskısıyla engellediği için ‘Esad derhal görevden uzaklaştırılmalı’ dedi. İran’da buna bakarak yorum yapalım. İran’da da Amerika’nın bir talebi var. Trump ‘Çok zenginliğiniz var. Bize de bir şey verin, sizi rahat bırakalım’ diyor. Ama İran’ı Çin yalnız bırakırsa bunu yapabilirler. Rusya’nın birçok sorunu var şu anda. Kafkasya’yı da karıştırıyorlar. Doğrudan müdahale edemediler Kafkasya’da, şimdi başka türlü Rusya’yı uğraştırıyorlar. Rusya’yı Kafkasya’dan dışlama planları 1918’den beri var.

Ama Çin eğer İran’ı yalnız bırakırsa, İran daha büyük sıkıntı yaşayacak. İran’da yönetim belki daha yumuşak bir politika izlemek istiyordur. Bunları duyuyoruz. Ama Devrim Muhafızları’nı aşamıyorlar. Devrim Muhafızları, İran ordusundan daha önemli bir örgütlenmedir. Bunlar görünüşte İran Genelkurmayı’na bağlıdır ama doğrudan dini liderle bağlantı kurarlar. Hatta bazen dini lideri de aşarlar. Bunların büyük çoğunluğu, 1980-1988 İran-Irak savaşında ölenlerin ve yaralananların ailelerinden oluşan silahlı gruplar. İsrail’in saldırılarında hep Devrim Muhafızları komutanları öldürüldü. ABD de İsrail de İran’daki gücün Devrim Muhafızları’nda olduğunu biliyorlar. Onları aşma konusunda sıkıntı yaşıyorlar. İran’daki diğer gruplarla konuşup anlaşabilirler belki. Çünkü İran zengin bir ülke. 90 milyar varil petrol rezervi var. Doğalgaz rezervi sürekli yenileri bulunarak artıyor. Trump tüccar gibi ‘Zenginliğiniz var, anlaşalım’ diyor. ‘Dünyanın agası, mafyası biziz’ diyor yani.”

‘İsrail dokunulmazlığını kaybetti’

İran-İsrail savaşında İsrail’in dokunulmazlığını kaybettiğinin altını çizen Prof. Dr. Emin Gürses, öte yandan İran’ın uranyum deposunun giriş-çıkışlarının Amerikan saldırıları ile mühürlendiği değerlendirmesinde bulundu:

“İran-İsrail savaşında çok önemli bir sonuç var. İsrail, dokunulmazlığını kaybetti. İsrail, dokunulmaz bir ülkeydi. Dokunulmazlığını kaybettiği nasıl ortaya çıktı? Füzeler Tel-Aviv’e düştü. Kubbeleri ile dokunulmazlardı ama olmadı. İran’ın nükleer silah üretme altyapısını da önemli ölçüde yok ettiler. ‘Dağlar bombalandı’ diyorlar ama İran’ın bunları çıkartıp tekrar kullanması mümkün değil. Yani içerideki madde imha edilmediyse de girişleri kapatmışlardır. İran nükleer silah yapacaksa zaten Çin’in desteği ile yapar. Çin nasıl ki Pakistan’a verdi, İran’a da verirse bu işi kolaylıkla Çin yapar. Başka türlü yapamaz İran. Ama Çin de Batı pazarına bağlı. Amerika ile alışverişine bağlı bu işler. Kuzey Kore değil ülkeler. Kuzey Kore kapılarını kapatmış yaşıyor. Çin ürünlerini gelişmiş pazarlara satıyor. O pazarları da Amerika kontrol ediyor.”

‘Şah’ın oğlu İran’da muhtar bile olamaz’

Prof. Dr. Emin Gürses’e göre İran Şahı’nın oğlu popüler bir figür olmadığı için İran’da kitleleri hareketlendirme şansı yok:

“İngiliz-Amerikan hava kuvvetleri, bu saldırılarla büyük bir birikim yapıyor. Hindistan’ın güneybatı tarafında adalar bölgesi var. Orada bir Amerikan-İngiliz üssü var. Çok eski bir üstür bu. Buradan İran’ın güneyini kontrol edebilecek bir konumdalar. İran’da halk arasında ‘Anlaşsak da zenginliğimizi yaşayalım’ diyen insanlar elbette vardır ama alternatifi de sunacaksınız. İran Şahı’nın oğluyla İngiltere görüşüyor. İran Şahı’nın oğlu muhtar olamaz İran’da. Karşısında Boris Johnson eğilip kalkıyor. Aynısını Zelenskiy’e yaptılar. Adamı şimdi yüzüstü bıraktılar. Anlaşmaları yaptılar çünkü. İran’da halktan bir hareket bekliyorlarsa eğer önce alternatif sunacaklar. Adamlar birbirini katledecek diye bir şey önerirsen kimse cevap vermez buna. İnsanlar ayrıca ‘Amerikalılar kimi getirecek? Şah benzeri biri mi gelir’ diyerek ürker. Dışarıdan gelme, devşirme adamla olmaz bu iş. Yine dini liderlerle çalışacaklar. Buradaki en önemli sorun, Devrim Muhafızları’nın ne yapılacağı. En önemli mesele bu.”

‘Ukrayna’yı Avrupa’nın kucağına bıraktılar, faturayı da Almanya’ya ödetecekler’

ABD’nin Ukrayna’yı doğrudan Avrupa’nın kucağına bıraktığının altını çizen Prof. Dr. Emin Gürses, savaşın faturasını Almanya’nın ödeyeceğini söyledi:

“Amerika, Avrupa’ya büyük bir kazık atıp kucağına bombayı bıraktı. Zelenskiy’i de yüzüstü bıraktı. Amerika da, İngiltere de Rusya da alacağını aldı. Hurdayı Avrupa’ya bıraktılar. Faturayı da Almanlara ödetecekler. İspanya yan çiziyor. Fransa ‘Beni karıştırmayın, Afrika’dan kovuluyorum’ diyor. Kimin kovdurduğunu biliyor. Bu işte Almanya sıkıntıya girdi. Rusya ile arası en iyi olması gereken Almanya en kötü durumda. Bu işi Amerika, Almanya’nın üstüne attı. Brexit ile bu ortaya çıkmıştı. İngiltere’yi Avrupa’dan uzaklaştırdılar. Trump bu işin doğrudan göbeğinde. Farage her ne kadar ‘Bağımsız Birleşik Krallık Partisi’ başkanı olsa da İngiliz bile değil. Avrupa’dan karışık bir adam. Onu da kullandılar. Onun gücü falan yok ki. Amerika’dan gelip ‘acele edin’ dediler, AB’den çektiler İngiltere’yi. Almanya ile Rusya’nın arasını bozmak için her şeyi yaptılar ve sonunda bozdular. Şimdi Almanya’ya ‘Biz Ukrayna’ya yardım edemiyoruz, sen ne yaparsan yap’ diyorlar. Rusya savaşmıyor ki. Rusya isterse bir hafta sonra Ukrayna’nın öteki tarafından çıkar. Bıraktılar her şeyi Almanya’nın kucağına.”

‘İran Şahı’nın oğlunu karşılama görevini Boris Johnson’a verdiler’

İngiltere’de Keir Starmer hükümetinin alternatifi olmadığı için görevini bir süre daha devam ettirebileceğini belirten Prof. Dr. Gürses, şunları söyledi:

“Keir Starmer’ın süresi azaldı ama siyasette alternatiflere bakacaksınız. Muhafazakar Parti alternatif değil şu anda. İşçi Partisi içinde de alternatif adam yok. Eskiden İşçi Partisi’nde solcular, komünistler, sosyalistler vardı. Ama genel politikası liberal politikalar. Muhafazakar Parti’nin politikalarından pek farklı değildi. Soğuk Savaş döneminde Londra’da belediyelerde çalışıyorduk. Onlar kaçınılmaz olarak Keynesçi politika izlerdi. İşsizlik maaşları, bedava evler, kirasız evler, düşük kiralı evler vs. Fakat bunlar Soğuk Savaş bitince işler değişti. Margaret Thatcher’a kızıyorlar. Soğuk Savaş bitiyor diye 1985’te karar verip her şeyi sattılar. Benim oturduğum evi de sattılar. Niye? ‘İhtiyaç yok, radikalleşme ve komünizm bitiyor’ dediler. İşçi Partisi farklı bir şey söylemedi ki. Çok kaliteli adamlar da vardı. Tony Blair ‘Irak Savaşı’nda istihbarat beni kandırdı’ dedi. İstihbarata İngiltere’de soru soramazsınız, Kraliyet’e bağlı çünkü. İngiltere’de 1982 senesinde Falkland Adaları’na çıkarma yapılacak, Savunma Bakan Yardımcısı’nın haberi yok. Kraliçe biliyor, başbakan biliyor. İngiliz siyasetçiler bunu basından öğreniyor. Yani bunlara karar verirken demokrasi yok. Böyle bir şey yok dünyada. Bunlar halka sormakla iş yapmaz. İran Şahı’nın oğlunu ağırlamada Boris Johnson’ı görevlendirdiler. Onun da herhalde 10-15 tane çocuğu oldu. Beş tane kadın aldı. Müslümanlara kızıyorlar çok eşliler diye. İngiltere’de üç-dörtten aşağı eş değiştirmeyen adam çok görürsünüz. Üst ve orta sınıfta vardır. Zenginler zaten evliliği evlenmek için yapmıyor. Çocuk için yapıyorlar. Başbakana bak, on-on üç tane çocuğu olmuş. Hangisi hangi karısından belli değil. İngiltere’de adam kıtlığı olduğu için Boris Johnson’ı tekrar iktidara düşünenler bile var. Keir Starmer’dan memur olur, siyasetçi olmaz. Zaten önemli memurluklar yapıyordu öncesinde.”

Kaynak:https://tr.sputniknews.com/20250703/1097577844.html