Servet Böcek’e ne diyeceğiz?

Kendinizi Servet Böcek’in yerine koyun. Afyon’dan Almanya’ya göçmüş bir ailenin çocuğusunuz. Türk olmakla gurur duyuyor ve ana vatanınızı özlüyorsunuz. Türkiye’yi televizyondan seyretmek tatmin etmiyor. “Bir başkadır benim memleketim” diyerek yıllık …

Servet Böcek’e ne diyeceğiz?
Yayınlama: 17.11.2025

Kendinizi Servet Böcek’in yerine koyun.

Afyon’dan Almanya’ya göçmüş bir ailenin çocuğusunuz.

Türk olmakla gurur duyuyor ve ana vatanınızı özlüyorsunuz.

Türkiye’yi televizyondan seyretmek tatmin etmiyor.

“Bir başkadır benim memleketim” diyerek yıllık izninde eşiniz ve iki çocuğunuzla İstanbul’a geliyorsunuz.

Ya Boğaz’da yediğiniz midye, kokoreç ve tantuniden…

Ya da kaldığınız otel odasına haşereleri imha için sıkılan tarım ilacından zehirleniyorsunuz.

Tedavi için gittiğiniz hastane serum takıp gönderiyor.

Seyahatin beşinci gününde eşiniz ve el kadar iki çocuğunuz can veriyor, siz ölümle pençeleşiyorsunuz.

Ölürseniz…

Bolvadin’de üç taze mezarın yanında yenisini eşecekler.

Ölmez, sağ kalırsanız…

Kalan ömrünüzde canlı cenaze gibi yaşayacaksınız.

Söyleyin, şimdi.

Servet Böcek yoğun bakımdan çıkarsa yüzüne nasıl bakacağız?

Gözünü açtığında biz bu babaya ne diyeceğiz?

9 Kasım’dan 13 Kasım’a

Hikayenin en başına geri dönelim.

35 yaşındaki Servet Böcek, havalimanında çalışıyor.

27 yaşındaki eşi Çiğdem ise ev hanımı.

İki çocukları var.

Altı yaşındaki Kadir Muhammet ve üç yaşındaki Masal.

Böcek ailesi Türkiye’yi çok seviyordu. Yazın Bolvadin’de aile apartmanını yenilemişlerdi.

9 Kasım günü Hamburg’dan İstanbul’a uçtular.

Fatih’teki Harbour Suit Otel’de oda ayırttılar.

İlk akşam otelin yakınındaki bir restorana gittiler.

Servet ve Çiğdem kebap, çocukları ise makarna yedi.

10 Kasım.

Sabah anne ve baba yakındaki bir restoranda çorba içti, çocukları poğaça yedi.

O gün Kapalıçarşı’da dolaştılar.

Akşam otele yakın bir restorana gittiler.

Anne ve bana kıymalı pide, çocuklar sucuklu kaşarlı pizza yedi.

11 Kasım.

Servet, sabah poğaça ve simit alıp otele geldi.

Kahvaltıyı odada yaptılar.

Saat 16’da Ortaköy’e gittiler.

Ortaköy Camisi’nin yan tarafında kirli sakallı, kır saçlı ve şapka takan 45-50’li yaşlarda bir adamın tablacı tezgahından birer midye yediler.

Dereboyu Caddesi’ndeki ‘Golden Kokoreç Midye’ restoranda çorba içtiler. Çiğdem tavuk tantuni, Servet kokoreç, çocuklar ise sucuk-ekmek yedi. Kadir Muhammet, kokoreçten bir ısırık aldı.

Dönerken…

Fatih’teki ‘Hürrem Sultan Bazaar’ adlı dükkandan lokum alıp yediler.

12 Kasım.

Gece 1’de mide bulantısıyla uyandılar.

Saat 9’da Bezmialem Üniversitesi Hastanesi’ne gittiler. Servet ve Çiğdem’e serum takıldı, mide koruyucu ve ağrı kesici ilaç yazıldı. Çocuklara ise Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde probiyotik yazıldı. Başka bir tedavi uygulanmadı.

Otele döndüler.

Mide rahatsızlığından dolayı hiçbir şey tüketmediler.

13 Kasım.

Gece yine rahatsızlandılar.

Çiğdem, saat 1’de çocukların hareketsiz yattığını fark etti.

Otele ambulans çağırdılar.

Taksim İlk Yardım Hastanesi’ne kaldırıldılar.

Servet ve Çiğdem, yoğun bakıma kaldırılmadan önce başından geçenleri hastane polisine anlattılar.

Sonra fenalaştılar.

İlkin Kadir Muhammet ve Masal ve ardından Çiğdem, hayatını kaybetti.

Cesetler üzerinde yapılan incelemede, ölüm sebebi belirlenemedi. Kesin kanaat için Adli Tıp Kurumu raporu beklenecek.

Servet halen Okmeydanı’ndaki Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi’nde yoğun bakımda.

Oteli ilaçlamışlar

Öte yandan Harbour Suit Otel’de kalan Mustafa Taamart, Reda Fakhri ve Ayoub Hamraoui adlı turistler 15 Kasım’da zehirlenme şikayetiyle hastaneye kaldırıldı.

İhbar üzerine otelden numune alındı.

11 Kasım’da akşam 17’de ‘DSS İlaçlama’ adlı şirket tarafından ilaçlama yapıldığı belirlendi.

Bu arada, lokumcu, kokoreççi, midyeci, kafeci, otelci, ilaçlama şirketinin sahibi ve çalışanı gözaltına alındı.

Memişoğlu: İshal, karın ağrısı, kusma şikayetiyle gelmişler

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nu aradım. Memişoğlu’na Böcek ailesinin hastanelere hangi şikayetlerle geldiğini ve nasıl bir tedavi aldığını sordum.

Memişoğlu, şu yanıtı verdi:

“Aileyi gözlemde tutmuşlar. Gastroenterit, yani ishal, karın ağrısı ve kusma şikayeti olduğu için sedyede tedavilerini verip göndermişler. Ne tedavi verildiğine bakacağız. İnceleme başlattık. İnceleme sonucunda anlaşılacak. Çapa ve Bezmialem yeterli hastaneler. Eksiklik var mı, soruşturma bittiğinde anlaşılır.”

Bakan Memişoğlu, baba Böcek’in yoğun bakımda olduğunu hatırlatarak, “İnşallah toparlayacak” dedi.

Ölüm riski olup olmadığını sordum.

“Yoğun bakımdaki hastanın her zaman riski var. Akut dönem geçmiş gibi gözüküyor. Nedir, ne değildir, ne kadar geri döner, onu göreceğiz” diye konuştu.

Memişoğlu, ölüm nedenine ilişkin şunları söyledi:

“Onun üzerine Adli Tıp Kurumu çalışıyor, biliyorsunuz. Otopsi neticesinde belli olacak.”

Otopsi raporu en geç iki haftada çıkar

Ardından Adli Tıp Kurumu yetkililerini aradım.

Yetkililerin verdiği bilgiye göre Böcek Ailesi’nin yemek yediği mekanlardaki gıda örnekleri İstanbul Gıda Kontrol Laboratuvarı’nda, mide ve bağırsaklardan alınan numuneler ise Ankara Halk Sağlığı Laboratuvarı’nda inceleniyor. Adli Tıp Kurumu’nda patolojik, toksikolojik ve mikrobiyolojik araştırma yapılıyor.

Otopside alınan örneklerde, kanda ve idrarda ilaç bulgusu olup olmadığına bakılıyor.

Şu an ölüm nedeni belli değil.

Adli Tıp yetkilileri şu bilgileri veriyor:

“Şu aşamada ‘Ölüm sebebi budur’ diyemiyoruz. Ne gıdadan ne de ilaçlamadan olduğunu söyleyebiliriz. Sonucu bekleyeceğiz.”

İlaçlamadan kaynaklı olup olmadığı saptanabilir mi?

Yetkililer “Evet” diyor.

“İlaç hava yoluyla kana karışabilir. Otel havalandırılmamışsa, onu soluyan özellikle çocuklar ve anne ve zehirlenebilir.” Yetkililer sonuçların en erken bir hafta, en geç iki hafta içerisinde açıklanacağını ifade ediyor.

‘Denetimsizlikten’

Servet Böcek’in Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi’nde yoğun bakımda tedavisi sürüyor.

Almanya’dan gelen babası Yılmaz, kapıdan ayrılmıyor.

Yılmaz Böcek, Habertürk TV’ye verdiği röportajda, “Neden oldu?” sorusu üzerine şunları söylüyor:

“Benim görüşüm, denetimsizlik. Gıda denetimi olsaydı belki çocuklarım bugün yaşayacaktı, belki torunlarım geleceğini görecekti. Ama denetimsizlikten onları yaşayamadılar, gencecik yaşta göçtüler. Benim oğlan memleketini çok seven bir çocuktu.Vatan onun için her şeydi. İstanbul İstanbul dedi. Benim oğlum Almanya’ya sığdı, İstanbul’a sığmadı.”

Muhabir soruyor:

“Cenazeler Almanya’ya mı götürülecek?”

“Hayır” diyor Böcek, “Bu vatanda can verdi, burada kalacak.”

Ah, Türkiye, ah!

Yaşamak için göç edilen…

Gömülmek üzere dönülen ülke.

Kaynak:https://halktv.com.tr/makale/servet-boceke-ne-diyecegiz-986760