Filistin’de yaşanan insanlık dramı gün geçtikçe derinleşiyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun politikaları ve ordunun operasyonları sonucunda sivil kayıplar artarken, uluslararası kamuoyu sadece seyretmekle yetiniyor. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne, ABD’den bölgesel aktörlere kadar hiçbir güç bu süreci durduracak etkili bir adım atamıyor.
Filistin’de yaşanan insanlık dramı gün geçtikçe derinleşiyor. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun politikaları ve ordunun operasyonları sonucunda sivil kayıplar artarken, uluslararası kamuoyu sadece seyretmekle yetiniyor. Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne, ABD’den bölgesel aktörlere kadar hiçbir güç bu süreci durduracak etkili bir adım atamıyor.
Dünyanın dört bir yanında sokak gösterileri düzenlense de, diplomatik adımlar sonuçsuz kalıyor. Uluslararası kuruluşlar “endişe” açıklamalarını tekrarlarken, fiiliyatta Filistin halkının maruz kaldığı yok oluş engellenemiyor. Eleştirmenlere göre, dünya Netanyahu’yu durdurmakta değil, izlemekte.
Filistin’in yanı başında bulunan Arap ülkelerinin sessizliği ise dikkat çekiyor. Bölgesel liderlerin bir kısmı, Gazze ve Batı Şeria’daki yıkıma karşı güçlü bir duruş sergilemek yerine diplomatik dengeleri gözetiyor. Hatta bazı ülkelerin İsrail ile ekonomik ve diplomatik ilişkileri artırması, Filistin halkının yalnız bırakıldığı algısını pekiştiriyor.
Gazze’de yıkılan evler, kesilen elektrik ve su, hastanelerde tükenen ilaçlar… Tüm bu tabloya rağmen, Filistinlilerin sesi dünyaya kısıtlı ölçüde ulaşabiliyor. Uluslararası medya organları bile gündemi farklı başlıklara kaydırırken, bölgede her gün yeni bir trajedi yaşanıyor.
Uzmanlara göre, uluslararası toplumun somut adım atmaması, İsrail hükümetinin mevcut politikasını daha da sertleştirmesine zemin hazırlıyor.
Bugün gelinen noktada Filistin, dünya gözleri önünde adım adım yok oluyor. Netanyahu durdurulamıyor, dünya ise seyretmekle yetiniyor. Arap dünyasının sessizliği ise Filistin halkının yalnızlığını daha da derinleştiriyor.