
Erciyes Üniversitesi’nde akademik personel tarafından kurulan S.S. Erciyes Kültür ve Eğitim Kooperatifi, Sayıştay raporuyla gündeme geldi. Raporda, kooperatifin “yapı, kalkınma veya tüketim kooperatifi” statüsünde olmamasına rağmen akademik kadro tarafından yönetildiği ve bu durumun Devlet Memurları Kanunu’na açıkça aykırı olduğu belirtildi.
657 sayılı Kanun’un 28. maddesi, kamu görevlilerinin yalnızca belirli kooperatif türlerinde görev alabileceğini açıkça düzenliyor. Ancak Erciyes Üniversitesi bünyesinde kurulan bu kooperatifin, eğitim ve ticari faaliyet yürüterek üniversite personelini yönetim ve denetim kurullarında görevlendirdiği tespit edildi.
Sayıştay’ın denetiminde, kooperatifin üniversiteye ait taşınmazları düşük bedellerle kiraladığı da ortaya çıktı. Üniversitenin bazı birimlerinin —örneğin tıbbi cihaz satış alanı ve otopark gibi gelir getirici işletmelerin— kooperatif tarafından işletildiği ve bu kiralamaların pazarlık usulüyle yapıldığı kaydedildi. Bu durum, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Kanunu ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu açısından ciddi soru işaretleri doğurdu.
Üniversite yönetimi, kooperatifin kâr amacı gütmediğini, elde edilen gelirlerin eğitim ve araştırma faaliyetlerinde kullanıldığını savundu. Ancak rapor, yapılan işlemlerin mevzuatın dışına çıktığını, kamu kaynağının özel bir yapıya tahsis edildiğini ve akademik etikle bağdaşmadığını açıkça vurguladı.
Erciyes Üniversitesi’nde yaşanan bu olay, kamu görevinde şeffaflık, etik sorumluluk ve kaynak yönetimi açısından yeni bir tartışma başlattı. Yükseköğretim kurumlarında görev yapan kamu personelinin, mevzuatın açık hükümlerine rağmen kooperatif benzeri ticari yapılar içinde yer alması, hem idari hem de cezai sonuçlar doğurabilecek nitelikte.
Bu gelişme, Erciyes Üniversitesi yönetiminde “kamu yararı mı, kişisel çıkar mı?” sorusunu bir kez daha gündeme taşıdı.