İsrail-İran savaşı çocukların ruhunu da vuruyor: ‘Neden savaş var?’ diye soruyorlar

Dünya savaşı ihtimalinin konuşulduğu günlerde savaşın fiziksel etkileri kadar piskolojik etkileri de hayatımızı etkiliyor. Çocuklar bu durumdan en çok etkilenen kesimlerin başında geliyor. Çocukların en çok nelerden etkilendiğini ve daha az etkilenmeleri için ne yapılması gerektiğini uzmanlara sorduk. İşte yanıtları…

İsrail-İran savaşı çocukların ruhunu da vuruyor: ‘Neden savaş var?’ diye soruyorlar
Yayınlama: 25.06.2025

Ortadoğu’da tansiyon yeniden tırmanıyor. İsrail’in İran’a yönelik saldırıları ve bölge genelinde giderek yaygınlaşan çatışma ortamı, yalnızca siyasi dengeleri değil, toplumların ruh sağlığını da tehdit ediyor.

Her gün televizyon ekranlarına, sosyal medya akışlarına yansıyan bombardıman görüntüleri, füzeler, siren sesleri…

Bunlar sadece savaşın fiziksel boyutuna değil, psikolojik boyutuna da işaret ediyor. Özellikle çocukların bu görüntülere maruz kalması, uzun vadeli bireysel travmaların ve kuşaktan kuşağa aktarılacak toplumsal yaraların habercisi olabilir.

Bu konuda değerlendirmelerde bulunan pedagog Elanur Buğçe Oral ve sosyolog Doç. Dr. Ercan Geçgin, savaşın çocuklar ve toplum belleği üzerindeki etkilerini Cumhuriyet’e anlattı.

Pedagog Elanur Buğçe Oral, savaşın yalnızca fiziksel yıkım yaratmadığını belirterek, “Savaş sadece şehirleri değil, aynı zamanda çocukların ruhlarını da yerle bir ediyor” dedi. Oral, “Güven duygularının sarsılması, kabuslar, alt ıslatma, ani öfke patlamaları, ‘neden savaş var?’ gibi büyük sorular çocukların ruh dünyasında derin izler bırakıyor” ifadelerini kullandı.

“EBEVEYNLER ÇOCUKLARLA KONUŞMALI”

Ebeveynlerin çocuklarıyla açık iletişim kurması gerektiğini vurgulayan Oral, “Ebeveynler en çok ‘konuşmama’ hatasına düşüyor. Oysa çocuk orada; hissediyor, korkuyor ama kimse ona anlatmıyor. ‘Bilmiyorum’ demek bile çocukta güvensizlik yaratır” dedi.

“MEDYA YOLUYLA İÇERİKLE MARUZ KALIYORLAR”

Çocukların medya yoluyla sürekli savaş içeriklerine maruz kaldığını belirten Oral, bu durumun bir çeşit “duyusal zehirlenme” haline dönüştüğünü dile getirdi.

Ailelerin bu görüntüleri çocuklarıyla birlikte anlamlandırması gerektiğini söyleyen Oral, “Çocukların hayata tutunması, yetişkinlerin onlara sağladığı güvenli alana bağlıdır” uyarısında bulundu.

“ÇOCUKLUKTA YAŞANAN ŞİDDET UNUTULMAZ”

Sosyolog Doç. Dr. Ercan Geçgin ise savaşın toplumsal bellek üzerindeki etkilerini değerlendirdi.

Savaşların bedelini en çok çocukların ödediğini belirten Geçgin, “Çocuklukta yaşanan şiddet kolay unutulmaz. Bu travmalar, kuşaktan kuşağa aktarılan bir bellek halini alır” dedi.

Geçgin, “Yapısal şiddet ortadan kalkmadığı sürece, yeni kuşaklar nefretle, düşmanlıkla büyür. İntikam duyguları pekişir, kimlikler arasındaki sınırlar keskinleşir” ifadelerini kullandı.

Geçgin, savaşın sadece bireyleri değil, toplumun tüm yapısını dönüştürdüğünü belirterek, “Şiddet, kimliklerin merkezine yerleşir. ‘Biz’ ve ‘onlar’ ayrımı gündelik hayatın her alanına yayılır. Bu ayrım, hem geçmişi hem de geleceği şekillendiren bir zihin haritası oluşturur” şeklinde konuştu.

BASIN ETİĞİ VURGUSU

Medyanın bu süreçte kritik bir rol oynadığını hatırlatan Geçgin, basın etiği vurgusu yaparak şunları söyledi: “Eğer medya nesnelliğini kaybeder ve insan haklarını gözetmezse, şiddeti bir gösteriye dönüştürür. Medya, yalnızca haberi aktaran değil, aynı zamanda belleği şekillendiren bir güçtür.”

Geçgin, savaşlardan en fazla etkilenen kesimlerin başında çocukların geldiğini vurgularken, çözümün sadece hukuki değil, çok boyutlu bir toplumsal dönüşümle mümkün olabileceğini belirtti. Geçgin’e göre, küresel sivil toplumun daha fazla güçlenmesi ve özellikle çocuklar gibi dezavantajlı grupların haklarının korunması için devletlerin uluslararası hukukla daha sıkı şekilde sınırlandırılması gerekiyor. Bu bağlamda, savaş suçlarının tanımının genişletilmesi, yalnızca çatışma anlarını değil, çatışmanın ürettiği yapısal eşitsizlikleri de kapsayacak şekilde yeniden ele alınmalı.

Hukuki düzenlemelerin yanı sıra, kültürel ve ekonomik düzlemde şiddeti meşrulaştıran unsurlarla da daha etkin mücadele edilmesi gerektiğini belirten Geçgin, özellikle çocukların maruz kaldığı şiddet içeriklerinin, medya araçları ve rol modeller aracılığıyla sıradanlaştırıldığını söylüyor. Bu nedenle, şiddeti teşvik eden figürlerin ve içeriklerin sınırlandırılması gerektiğini dile getirdi.

Savaşlardan etkilenen çocuklar için yalnızca korunma değil, aynı zamanda iyileşmeye yönelik adımların da atılması gerektiğini vurgulayan Geçgin, geniş ölçekli rehabilitasyon ve uyum programlarının önemine dikkat çekti. Sosyolog Ercan Geçgin “Toplumların barışçıl bir geleceğe hazırlanabilmesi için, dezavantajlı kesimlerin kendilerini güçlü hissedecekleri, özgüvenlerini ve toplumsal rollerini artıracak sosyal politikaların da hayata geçirilmesi gerekli” diyerek sözlerini noktaladı.

Kaynak:https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/israil-iran-savasi-cocuklarin-ruhunu-da-vuruyor-neden-savas-var-diye-soruyorlar-2412513